11 Mayıs 2011 Çarşamba

İlk Ateşli Silahlar

  Ateşli silahların en eski kanıtı Kuzeybatı Çin'de, 10. yüzyıldan kalan ipek bir sancak üzerine yapılmış bir alev makinesinin resmidir. 1132'de, De'an kuşatmasında Çin askerlerinin Jürchenler'e karşı, mızrak başının yanına alev makinelerinin takıldığı kısa mızraklar kullandıklarına ilişkin yazılı kanıtlar da vardır ama kuşkusuz ateş mızrağı çok daha eskidir.
İlk gerçek ateşli silahlar 1100'lerin ilk yarısına tarihlenebilir. Sichuan'daki bir Budist mağara tapınağındaki heykeller bunu kanıtlamaktadır. Bir heykel, ondan çıkan bir gülle ile alevler içinde vazo biçimindeki bombayı tutan bir şeytanı göstermektedir.
Bugüne kalan en eski ateşli silah Mançurya'da bulunan bir tunç toptur. 1288'e ait olduğu söylenebilir.

Ateşli silahların kullanılmaya başlaması

İlk kez, İ.S. 1 250 yıllarında, Çin' de kullanılmaktadır. İlk atılan cisimler gülle mermi türleri değil de, oklardı. 14. Yüzyıldan sonra, Avrupa'da çeşitli topların kullanıldığını gösteren belgeler bulunmuştur. 1340 da bazı belgelerde elde tutulup ya da omuza dayanıp ateşlenen silahlardan söz edilmektedir. 'El silahları' terimi, bundan ancak kırk yıl kadar sonra ortaya çıkmıştır. Bunlar, günümüzün el silahlarına pek benzememekle birlikte, süvariler tarafından (bir elleriyle dizginleri tuttuklarından) tek elle kullanılabilecek kadar hafiftir.

Ateşleme sistemi

  1400'lerde ortaya çıkmıştır. Gelişerek, silahlar bildiğimiz biçimlerini almıştır. Ateşli silahlar, 17. yüzyıla kadar, savaşlarda etkin bir rol oynamadı.. Toplar, söz konusu dönemdeki güçlü kale duvarlarına karşı etkisiz kalmaktaydı. Gemilerde topların Metal fişekli toplu tabanca 19. yüzyılda, başarılı bir gelişme sonucu ortaya çıkmalarına kadar, bu tür silahlar süvariler tarafından pek kullanılmadı. 17. yüzyılda piyade kullandı ve süngü de ortaya çıktı. Böylece piyadenin eline, çarklı ateşleme mekanizmasının yapılmasıyla tabanca pratik bir el silahı olarak büyük önem kazandı ve sportif amaçlı atışlarda 17. yüzyıl sonuna kadar kullanıldı. 17. yüzyılın ortalarında ise çakmaklı tüfekler, çarklı tüfeklerin yerini aldı.
  Ateşli silahların ilk ortaya çıkışından bu yana hemen her dönemde çok mermi atan toplardan, cep tabancalarına kadar çeşitli silahlar yapıldı. Ancak bunların kullanımları, ateşleme mekanizmasının biçimi ve etkili bir gaz kaçağı önleme sistemi bulunup, bulunamaması ile kısıtlı oluyordu. Daha 16. yüzyılda birden fazla namlulu, döner namlulu ya da tek namlusu içine birden fazla mermi konup tek ya da birkaç mekanizma ile ateşlenen çeşitli tipte silahlar denendi. Ama bunlardan sadece çok namlulu silahlar ve özellikle tabanca başarılı oldu. Günümüzde çok mermi atan çeşitli silahlarda ateşli silah yapımının başladığı ilk günlerden itibaren kuyruktan dolma modeller yapılmıştı. Ne var ki. çok mermi atan silahlarda olduğu gibi kuyruktan dolma silahlar da. ateşleme mekanizmalarının geliştirilip güçlü ve güvenli silahların yapılmasına kadar başarılı olamadı. Bu ancak, 1860'larda A.B.D. ve İngiltere'de merkez-ateşli metal fişeklerin yapılması ile gerçekleşti. O tarihten sonra her türlü kuyruktan dolmalı silahta büyük bir gelişme görüldü ve daha sonraki kırk yıllık bir süre içinde, çeşitli mükerrer atıştı silahlar yapıldı. Mükerrer atışlı (arka arkaya atış yapabilen) tüfekler. 1880'lerle     1890'larda hemen tüm ülkelerin silahlı kuvvetleri tarafından benimsendi. Namluda hiçbir kalıntı bırakmayıp, mermiye kara baruttan daha yüksek bir hız verebilen yeni tip bir barutun geliştirilmesiyle, mükerrer atışlı ve yarı-otomatik silahlar gerçekleştirildi. 1890'larda makinalı yapıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında ise, tetiğe her basılışta hem ateş eden hem de otomatik doluş yapan yarı otomatik silahlarla başarılı deneyler yapıldı.
  1920' lerde, hafif makinalı tüfeklerle birlikte tam otomatik tüfekler de gerçekleştirildi, ama otomatik tüfekler ancak İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra silahlı kuvvetler tarafından kabul edildi. Elektrikle çalışan uçak topları da dahil olmak üzere, bu kadar çeşitli yarı ya da tam otomatik silahın başarısı, hiç kuşkusuz, metal kartuşlu mermilerin yapımıyla gerçekleştirildi. Buna karşılık sportif amaçlarla kullanılan silahlarda, 1890'lardan bu yana büyük bir değişiklik görülmemiştir.

Ateşli silahların yapısı


Springfield Armory M1903 rifle.
  Küçük çaplı ateşli silahlar ile ağır ateşli silahların mermileri farklıdır. Tüfek, tabanca gibi küçük silahların mermisi çarpma etkisiyle hedefi deler. Büyük çaplı, ağır ateşli silahlar olan topların mermileri ise hedefi bulduğunda patlar. Top mermisinin ucunda tapa denilen bir bölüm vardı. Tapa, merminin içindeki patlayıcı maddenin istendiği zamanda patlamasını sağlar. Tapanın türüne göre, bazı top mermiler hedefe çarptığında, bazıları hedefe çarpmadan hemen önce, bazıları da hedefin içine saplandığı anda patlar.
  Çelikten yapılmış bir boru olan namlu, ateşli silahların en önemli parçasıdır. Namlunun uç bölümüne namlu ağzı, geri kalan bölümüne ise namlu kuyruğu denir. Namlu kuyruğunun başlangıcında, içine merminin yerleştiği, hazne adı verilen bir bölüm bulunur. Namlu kuyruğu, merminin hazneye sürülebilmesi için açılıp kapatılabilecek biçimde yapılmıştır. Ateşli silahların çoğunda haznenin ön bölümünden namlu ağzına doğru uzanan namlu boşluğunda, yiv ve set denen sarmal girinti ve çıkıntılar vardır.
  Ateşli silahların mermisi üç ana bölümden oluşur. Merminin uç bölümüne mermi çekirdeği derin. Silah ateşlenince mermi çekirdeği hedefe doğru fırlar. İkinci bölüm, sevk barutudur. Sevk barutu yandığı zaman meydana getirdiği basınçla mermiyi iterek namludan fırlatır. Üçüncü bölüme mermi kovanı denir. Tek yanı kapalı bir metal silindir olan mermi kovanının içinde sevk barutunun bulunur.
  Mermi kovanının arka ucunda kapsül denen bir ateşleyici bulunur ve tetik çekilince barutun ateşlenmesini sağlar. Ateşleme iğnesinin çarpmasıyla ya da elektrik akımıyla ateşlenen kapsül kovandaki barutu tutuşturur. Barutun yanmasıyla ortaya çıkan sıcak gazın basıncı mermi çekirdeğini ileriye doğru iter ve çekirdek namlu ağzından büyük bir hızla hedefe doğru fırlar. Küçük çaplı ateşli silahlarda, mermi çekirdeği, mermi kovanı ve sevk barutundan oluşan mermiye fişek denir. Bu parçalar bir birbirine sıkıca bağlı olduğu için fişek tek parça gibi görünür. Mermi çekirdekleri kurşundan yapıldığı için, hafif silahların mermileri kurşun olarak da adlandırılır. Fişeklerde mermi çekirdeği ile mermi kovanı bir bütündür ve yalnızca sevk barutu ateşlendiğinde birbirinden ayrılır. Oysa top mermilerinde mermi çekirdeği ile kovan birbirinden ayrılabilir ve içindeki barut miktarı hedefin uzaklığına göre ayarlanabilir.
  Eski topların namlu kuyruğu kapalı olurdu. Bundan dolayı barut namlu ağzından doldurulup sıkıştırılırdı. Sonra gülle denen taş ya da demirden yapılmış mermi, gene namlu ağzından namluya yerleştirilirdi. Top, namlu kuyruğundaki küçük bir ateşleme deliğinden ateşlenirdi. Çağdaş toplarda ise, namlu kuyruğunda açılıp kapatılabilen ve kama adı verilen kapaklar bulunur. Bu toplar bu bölümden doldurulur. Günümüzde topların mermilerinin içindeki patlayıcı patladığında, metal mermi gövdesi parçalanır. Bu gövdenin şarapnel denen parçaları çevreye saçılarak hedefe zarar verir.Yarı insandır.

Topların tarihi


Hand cannon being fired from a stand, "Belli Fortis", manuscript, by Konrad Kyeser, 1400.
  Topun, İspanya'yı istila eden [ Berberiler aracılığıyla Avrupa’ya girdiği sanılır. Topun Avrupa’da ilk kez 1324'te kullanıldığı bilinmektedir. Barutun ana maddesi olan güherçile 13. yüzyıldan önce Avrupa'da bilinmediğine göre, bu tarihten önce topun Avrupa'da kullanılmış olması olanaksızdır. Osmanlılar topu ilk kez I. Kosova Savaşı’nda, 1389’da kullanmışlardır. Fatih Sultan Mehmed İstanbul'un fethinde birinci derecede toptan yararlanmıştır.
  Tunçtan ya da dökme demirden yapılan ilk toplar küçüktü. Çünkü döküm tekniğinin ilkel olmasından dolayı büyük boyutlu toplar yapılamıyordu. Bundan dolayı büyük boyutlu toplar kaynakla birbirine tutturulan ve demir çemberlerle bağlanan demir çubuklardan yapılmaya başlandı. Ne var ki bu toplar çok güçlü silahlar değildi ve ancak hafif taş gülleler atabiliyordu.
  Top yapım tekniklerinin gelişmesiyle daha güçlü toplar yapıldı ve taş güllelerin yerini demir ya da kurşundan yapılan ağır gülleler aldı. Deniz ve kara toplarının namlularının içi düzdü, yani namlu boşluğunda yiv denen girinti ve çıkıntılar yoktu. Bu silahlar 800 metreden uzak hedeflerde çok etkili değildi. Bundan dolayı yakın mesafedeki piyade birliklerine ateş açıldığında bile çok sayıda top bir arada kullanılıyordu. Bu dönemde toplar attıkları güllenin ağırlığına göre sınıflandırılırdı.
  19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde düz namlulu topların yerini yivli toplar aldı. Bu sayede toplar, atışları daha isabetli silahlar haline geldi. O zamana kadar kullanılan yuvarlak güllelerin yerini de sivri uçlu uzun mermiler aldı.
  Eski toplarda ateşlenen mermi namludan fırlarken, basıncın etkisiyle top da geriye doğru kayıyordu. Geri tepme denen bu olay topun isabetli atışını azaltıyor ve aynı hedefe yeniden ateş etmek gerekiyordu.  
  1890'larda silahların geri tepmesiyle ilgili önemli bir gelişme oldu. Namlu bir kızak üzerinde hareket edebilen bir kundak üzerine yerleştirildi ve böylece geri tepme sonucunda topun konumunun bozulması önlendi. Top ateşlenince namluyu taşıyan kundak kızak üzerinde geriye kayıyor, bu hareketle birlikte gerilen çelik yaylar namluyu hemen eski konumuna getiriyordu. Bu sistem sayesinde her ateşlenişinde topun namlusu önce geriye, sonra ileriye kayıyor, ama topun konumu bozulmuyordu.
Bu dönemde, kara barut yerine dumansız barutun kullanılması da bir başka önemli gelişmeydi.

Çağdaş toplar

  Bir savaşta farklı türlerde toplar kullanılır. Havadaki hedeflere seri ateş etmesi istenen uçaksavar toplarının isabet gücünü artırmak için gelişmiş nişan alma sistemleriyle donatılması gerekir. Geniş bir alanda kullanılan hafif sahra toplarının kolayca taşınabilecek biçimde yapılması önem kazanır.
  Çağdaş toplar kalibre (namlunun iç çapı) ya da mermi ağırlığına göne sınıflandırılır. II. Dünya Savaşı'nda savaş gemilerinde kullanılan 350 ve 400 milimetrelik toplar, bugüne kadar savaşlarda kullanılan en büyük toplardandır. Günümüzün güdümlü füzeler çağında, savaş gemileri daha küçük çaplı toplarla donatılmaktadır. Kara kuvvetlerinde kara hedeflerine karşı kullanılan toplar, 11 kilogram ile 43 kilogram arasında mermi atan toplar olarak çeşitlilik gösterirler. Çağdaş topların bazıları geri tepmesizdir. Bu toplarda geri tepmeyi önlemek için, haznedeki sıcak gazın bir bölümünün geriye doğru kaçarak namluyu ileri itmesi sağlanır.
Bir tepenin arkasındaki hedefi vurabilen obüs, mermiyi yerle büyük bir açı yaparak fırlatacak biçimde tasarlanmıştır. Aynı yöntemle mermi atan çağdaş sahra toplarına da obüs denir. Güçlü çekicilere bağlanarak çekilen ya da paletli araçlara yerleştirilen toplara kundağı motorlu top denir. Tank topları dönen zırhlı taretlere oturtulur.
  Düşük hazne basınçlı, ince ve hafif bir namlusu bulunan havan topu’nun menzili çok kısadır. Havan topu, namlusu yerle büyük bir açı yapacak biçimde çelik bir tabana oturtulur. Namlusu iki çelik ayakla desteklenir. Ateşleme sırasında mermi namlunun ağzından içeri bırakılır. Namlunun arka ucuna değdiği anda ateşlenen mermi, fırlayarak hedefe yönelir. Geri tepmesiz bir top olan havan topunun namlusunun içi düzdür. Havan topunun roket biçimindeki mermisi, arka ucundaki kanatçıkları sayesinde hedefe doğru kararlı biçimde yol alır.
  Makineli tüfek’in ğğen önemli özelliği, tetiği çekili olduğu sürece ateş etmesidir. Makineli tüfek bir yandan ateş ederken bir yandan da kendini doldurur. Bir merminin ateşlenmesi, öteki merminin namluya sürülmesi için gereken enerjiyi sağlar. Bu tür silahlar otomatik silah olarak da adlandırılır. Makineli tüfekler de genellikle namlusu iki çelik ayakla desteklenerek ateş edilir.
  I. Dünya Savaşı'nda kullanılmış ünlü toplar vardır. Almanların 1914'te Liège ve Namur'daki Belçika kalelerini yıkmak için kullandıkları 420 milimetrelik "Şişman Bertha" adlı obüs bunlardan biridir. Gene Almanların 1918'de Paris'i bombaladıkları 222 milimetrelik "Paris Topu", bir topun ulaşabildiği en uzun menzil olan 120 kilometreye ateş edilebiliyordu.
  ABD'nin 1953'te geliştirdiği 280 milimetrelik top, atom bombası gücünde mermi atabildiği için “atom topu” olarak adlandırıldı. Güdümlü füzeler çağı olan günümüzde füzelerin menzili çok daha uzun ve isabet gücü daha yüksek olduğu için, bu tür büyük toplar gereksiz hale geldi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder